Sevmek; bilinçli veya bilinçsiz sevmek, hayatı farkında olarak yaşamayı veya sadece sevmenin verdiği enerjiyle, yaşamaya kolaylık sağlayan olumlu bir enerjidir.. Ben ilk olanı hep tercih ettim ki etmeye de devam ediyorum elimden geldiğince..
Sevmenin ana nedeni; birbirini seven çiftin meyvesi olarak dünyaya gelmek, buradan da anlaşılacağı gibi, sevginin ürünü olarak yaşama adım atıyoruz. Her ne kadar ağlayarak dünyaya gözlerimi açsakta.. O da ince detayı zaten, bunun farkında olup ona göre özü kaybetmeden ben, ben olabiliyorsam zaten yaşam mükemmel bir yer..
Sevgiyi gizlemeye neden olan etkenler olsa da ki, bu durumda kendimizi korumamız için bir bilince sahibiz.. Ne kadar bilinçlenip, kendimize olan değeri, sevgiyle eşdeğer kılabilirsek, bu durumda dışarıya karşı da otomatikman kalkan oluşturmuş oluyoruz.. Aksi takdirde, insanoğlu, avcı gibi duygusallığı kaybedip, bencilce avını mideye indirmeye çalışır.. Her ne kadar iyi insan desekte, sevgiyle zaaflarını gösterdiğin, hatta fedakarca verdiğin her insan, kendini senden önemli zanneder.. Ne yazık ki; insanın gelişiminin ilk safhalarındaki doğa insanından, şehir hayatına geçişle modernleşmişte olsa, içgüdüyü terbiye etmek çok kolay bir süreç değildir.. Değişim dediğimiz şey, egoyla birlikte bilinçli ve maneviyat olarak çelişen , kendini bulurken özünü kaybedip, kalp ile beyin arasındaki dengedir.. Bunu terbiye ettim diyen bile egosal bakar, çünkü hepimiz mutlu olmak için yaşıyoruz, insanlardan bir beklentimiz olduğundan seviyoruz.. Yoksa hepimiz kul yerine Tanrı olurduk ki, öze inince o saf ve masum sevgi ışığına daldığında, hepimizi Tanrı'nın bir parçası olarak ışıldamaya başladığımızı farkediriz... Ama her masum olan, sisle, lekeyle, kırılmışlıkla, beklentiyle, yaşama dair mutlu olma yolunda hep kirleniyoruz.. Sonra bunu farkettiğimizde yaşam denen sınavda, nerden nereye geldiğimizi farkedemiyoruz bile..
Yaşam şartlarına o kadar dalmış oluyoruz ki, o yarışta sevgi ve mutluluk denen o basit olguları yaşamaya, kendimiz evet kendimiz izin vermiyoruz.. Çünkü ondan daha iyi olmalıyım, daha iyi yaşamalıyım, daha iyi ev, daha iyi araba, dahaların devam ettiği azim ve hırsın zaman zaman yer değiştirdiği sahte hayatta varolmaya çalışıyoruz..Ne yazık ki, kendimizi arındırmak için ne tatil, ne çevre, ne de başka yöntemler.. Derin bir nefes alıp, bir dursak etrafa baksak, doğaya baksak bu bakışla kendimize bir es versek ve içimize dönsek, korkmadan! Korku ve endişeye sahip bile olsan, bunun sonucu olarak, yalnızlık seni tedirgin bile etse, içine dönüp bakabilsen; dışarısının nasıl manasız olduğunu anlayabilirsin.. Çünkü dışarıdakiler, anlık heyecan ve güzellikler; nasıl ki dünyaya elimiz boş geliyorsak, giderken de elimiz boş gidecek.. Sadece ışıldayan bir maneviyat varsa, huzurla gidebileceğiz.. Eeee bu durumda bu multuluğa ve sevgiye boşvermişlik neden!
Elimizdeki güzelliklerin ve mutluluğun farkına varsak keşke, ne kadar şanslı olduğumuzu anlayabiliriz.. Ama ego dediğimiz his, hatta egom yok benim diyenlerin bile, kendini kandırırken takındıkları haz, hepsi hepsi sahte mutlulukların bir izi.. Egosu olmayan insan bilirim ki, hayatı sonuna kadar yaşayan, gözlerinden ışıklar saçılan, mutluluk ve sevginin bir tatlı sohbette bile bulabilen, evet bu insanın egosu yoktur.. Naparsa yapsın, almadan verse, verdiğinde almasa, hayata baktığında hiçbir beklenti içinde olmayışı, samimi değil di mi, hayattan tabi ki beklentisi var yaşamak ve beslenmek için ama bilincini kullanıp fazlasıyla değil azıyla bile mutlu olan.. Bu insanın egosu yoktur.. Sen kız, istekte bulun, konuş, tartış, kendinden önce, seni anlayıp seni rahatlatıp, sonra kendine dönüyorsa bu insanda ego yoktur.. Çünkü yaşamı özümsemiş, kendini özümsemiş..
Ne yazık ki; böyle olmak çok kolay olmamakla birlikte, böyle olmayanlarla verdiğimiz mücadele de kırılıp üzüldüğümüz şeylere bakınca, çevrendeki insanın sana ne kadar değersiz baktığını anlıyorsun.. Aynaya değil, aynanın karşısında durana da değil tamamen capcanlı olana bakınca zaten değeri tartışmaya gerek kalmıyor.. Ayna değil, bakışlar o samimiyeti verebiliyorsa, konuşmadan da herşey anlaşılabilir.. Çünkü seviyorsun, nedensiz, beklentisiz! Eee bu durumda, neden değeri bu kadar basite indirgeyebiliyoruz.. A'sı, B'si mi konu, yoksa bu hisleri hissettiğin için mutluluğun meyvesi mi konu?
Hani sevgi, hani mutluluk, neyin yarışındayız, neyin savaşındayız? Mutluluk elimizden akıp gitmeden sevginin ve saygının farkındalığında, değerli anlar, günler, zamanlar, olaylar dileğiyle..
Önce kendine saygı ve sevgin, sonra nereden geldik nereye giderken etrafımızdakilere ışık.. Aksi kendini aydınlattığını sansan da, hep bir karanlık içinde mum ışığı olarak kalırız..
Puslu, yağmurlu, gecede kısaca tüm netliğini kaybetmiş anlarınızda güneş gibi içinizi ısıtıp yaşamınızı aydınlatacak farkındalıklar dilerimm..
Demet..