12 Kasım 2012 Pazartesi

Haftanın ilk günü mutluluk esintileri.. :))

Haftanın ilk günüyle birlikte, (kasımın diğer günlerine de bu arada) iyi ve sevgi bakış açısıyla güzelliklere merhaba dedim.. :)) daha doğrusu bugün, mutluluğu mu, yoksa mutsuzluğu mu seçmeliyim diye seçim yaptım.. :))

Kasım ayı, sonbahardan sonra kışa girerken başka bir aydır.. Filmlere, romanlara bile konu olmuş, yani bana yine iyi bakmak için bahane aslında :))

Hafta sonum, cumadan itibaren güzel, gizemli, çelişkili, mutlu ve huzurlu olmanın yanında, iyi olan herşeyin bir bedeli olur gibi geçti.. :))

Dün izlediğim bir filmin konusundan alıntı olarak; "Yaşamda, iyisiyle ve kötüsüyle herşeyin bir bedeli vardır" sözü bende birçok olguları canlandırdı ki haftasonumda böyle geçti zaten.. Dünün filmi haftasonumun anlatımına eşdeğer olurken hafta başlangıcımda yazıma esin kaynağı oldu..

Hayat dediğimiz kısır döngü, kendi dünyamızın dışında varolmamızı sağlayan, daha doğrusu bizi konumlandıran sınav yeri bana göre..

Çocukluğumdan bu yaşa kadar ana felsefem; ne kadar büyürsen büyü, içindeki çocuğu kaybetme! Bu bakış açım, kendimi hep bir adım ötesine geçerken, yardımcı olan enerji kaynağım olarak gördüm.. Bazen kırıldı, küstü, bazen çok mutlu edildi, ama yine kırıldı, en iyisi kendi kendine söz verip öncelikle kendini mutlu etmen, sonrasında mutlu olman,mutlu olmalarını sağlamak...Bundan sebeptir ki; kim ne yaparsa yapsın, sen mutlu olduğun için, dışardan gelen en ufak şey, sana daha da güzel bir enerji katacaktır.. diye düşünüp farkına vardığım, daha doğrusu felsefe edindiğim yaşam biçimi, son zamanlarda sekteye uğruyor, ben pes etmek istemesem de, enerjimin düşüp kafamın karışıklaştığı su götürmez bir gerçek olarak, soğuk bir rüzgar gibi yüzüme vuruyor...

Mutlu olmak, sen mutluysan, etrafında mutlu olan insanlar olmayınca, senin bi şeyler yapıp mutlu etmen gerekiyor çünkü enerji sende...Bu duygusal bir bakışın adımı! Peki ya, mantık olarak beyin yorgun düşüp, üzerine düşüncelerde binince ne oluyor.. Tabi ki etki tepkinin sonucunu kontrol etmeye çalışsan da içindeki dürtü, hislerinle seni yanıltabiliyor.. Gerçeği aramaya düşüyorsun... Gerçek, mutluluk verir mi? Hayır çünkü kimse gerçeğin ta kendisiyle tanışamıyor.. Bu gel gitler içinde, içine dönüp yalnız kalmak istiyorsun çünkü bir spiral gibi, hayatın yaşanmışlığındaki olaylar, saflığı öldürüyor ve bu spiral içinde kaybolmaya başlıyorsun...

Bu durumda, kendi dünyanın içinde meditatifliği aktif hale getirmenin metazorluğu baş gösteriyor..

Aslında basit ve saf olan duyguyu yaşamak en kolayı ama biz insanlar bunu zorlaştırıyoruz.. Neden; ya zamanında yaşanamamış duygular, zamanı gelince yerine bıraktığı kırgınlıklar.. Ya da ne istediğini bilirken, eminken, enerji yanılsamalarla emin olduğundan, emin olamama ve yaşanacak güzellikleri yine erteleme.. Çünkü hepimiz egomuzun içinde birilerine, hayata bi şeyleri ispatlama derdinde, bu durumda ne oluyor? Kendimize söz verdiğimiz yaşamı erteliyoruz.. Ne için, neden? Hani içimizdeki sesi dinlemeliydik.. Hani zamanı gelmişti, basit ve safça içinden geldiği gibi yaşamalıydık.. Ne gerek var di mi bunca anlamsız şeylere..

Elinde ve içinde kimsede olmayan, herkesin arayıpta bulamadığı güzellikler varken, onu doyasıya yaşamak yerine napıyoruz; dünden bugüne gelenlere değil, bugünden ortaya çıkan yanılsamalarla aslında egomuzu mutlu ediyoruz.. Bi zaman geldiğinde egonun oynundan yorulup ben ne yaptım, aslında istediğim bu değildi ve yorgunum artık dememek için lütfen, zamanı gelen şeyleri, sıkı sıkı tutalım.. Ya geçmişte kalalım, kırgınlıklarımızla boğuşalım ve ego mutlu olsun ya da bugün senin istediklerin gözlerinin önündeyken, geçmişin oynuna takılıp geleceğimizi de harap etmeyelim..

Hakettiğimiz içimizdeki saf ve güzel sevgiyle buluşup bugün kavuştuklarımızla meditasyon yapmak!

Umarım, hayata yetişmek için içimizde olanları harcayıp bitirmemek umuduyla.. Sevgi ve güzellikler ışığımız olurken özümüzü asla kaybettirmelerine izin vermeyelimm.. Unutmayalım ki, hayat hep bir yanılsama, asıl gerçek içimizde büyüttüklerimiz, bizim büyümemiz değil... :))



Demet...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder