27 Şubat 2013 Çarşamba

Yaşamda Mutlu Olmanın Sırrı!

Geçenlerde girdiğim bir ortamdaki muhabbet; bir yerden başladı ve o kadar farklı konulara girerek devam etti ki etkilenmemek mümkün değildi.. Bir kısmının konusunu, buradan sizlerle paylaşmak istedim.

Zamanımızdaki sevgi ve saygının, sosyal yaşamda iletişim adına bizi ve çevremizi nasıl etkilediği ve bunların sonuçlarının bize getirisinin kaynağı olan, geçmişe kadar gittik.. Aramızda sosya-psikoloji uzmanı da vardı.. :))

Artık eski zamanlardaki gibi ne insana saygı, ne yaşanılana saygı, ne de hayata saygı kaldı.. 

İlk konu tabi ki; insan ilişkileri.. Bu düzelmediği müddetçe ne doğaya, ne varolmaya neden teşkil edenlere saygı duyulamayacağını düşündük.

İnsan ilişkileri; özel ya da sosyal çevre olsun, birbirini anlayamama dönemine girdik; saygı, hoşgörü, anlayış, anlamaya çalışma, dürüstlük, güven, inanç..... gibi devam eden, en önemlisi, karşındakine ve kendine saygıyı teşkil eden bu etkenleri artık varedemiyoruz, etsek bile ben yaptım o anlamadı diye düşünüp aslında yapması gerekeni yanlış yaptığını kabul edememeden kaynaklanan sorunlar zinciri. Bu zincirin neresinden tutarsanız tutun, kendini doğru veya hata yaptığını kabul etmeyene iletişim aracı etki etmez.. Bu gibi durumların sıklaşmasının nedenlerini, çocukluk dönemine inerek keşfetmeye çalıştık..

Sevgi ve saygının özellikle aşkın varolduğu ebeveynlerin, çocuklarının daha soft bir bakış açısıyla yaşama baktıklarını ve etrafa da bunu empoze edebildiklerini gördük.. Bu kişilerin sorunu, sadece karşısına çıkan şansızlıklar olabileceğini düşündük. Çünkü sevgi ve saygıyla büyüyen kişi, bu gibi sorunları çok daha rahat çözebildiğini gördük. 

Asıl konu; çocukluluğunun sevgi, saygı, birlik, beraberlikten uzak, despotluk ve disiplinle büyüyen kişiler. Maalesef, bizim ülkemizde bu gibi aileler çok fazla olmakla birlikte, aşkı ve sevgiyi doludizgin yaşamayı kendine yakıştıramamaktan ötürü kabullenmekte de zorlanan insanlar maalesef çok.. Yakıştıramamak evet, sevgisizlikten gelen insanın, etrafında da böyle durumlar gördüğünde, bakış açısı farklı işlemeye başlıyor. Aşkı bulduğunda, tam anlamıyla sevgisini sahiplenip karşısındakini mutlu edemiyor ve sonuç, mutsuz insanın ailesinde büyüyen çocuklar.. 

Orta yaşlı bir erkek annesi olan cici mi cici, sempatik, mütevazi, sevgisiyle ışık saçan bir ablam, bize o kadar güzel bir tanımlama yaptı ki; çocuğunun ne kadar şanslı olduğunu söylememe gerek yok sanırım :) (izninle abla demek istiyorum :) )

Erkek annesi olmak ne demektir?

Erkek annesi, aşık olduğu adamın yanında yaşamına giren ikinci erkeği büyüten mükkemmel varlık..İki aşığın ortak meyvesi olan çocuğunu kendisi, hem fiziken, hem ruhsal olarak, en baştan şekillendireceği gerçeği ile başlıyor. Hayatta bilmediğin bazı şeyleri ona öğretmek, çocukluğunda hiç oynamadığın oyun ve oyuncakları ona öğretmek; birlikte araba sürmek, otoparklar inşa etmek, hatta araba marka ve modellerini onunla öğrenmek demektir. Oğlunun hayatındaki ilk kadınken, büyüdükçe başkalarının da olacağını bilip o günlerin hayallerini kurmak, o kadını kabullenebilmek, hem oğlu hem kızı gibi görebilmek, böylelikle sevgiyle destek çıkabilmek..Maalesef günümüzde bunu başaran kadınlarımız çok az..Ama bilseler ki; hem cinsi olan oğlunun sevdiği kadın, bir gün anne olacak ve hatta torunun annesi olacak.. En önemlisi, hem cinsi olduğunu unutması, bunu unutunca, hem kendine hem oğluna hem de oğlunun sevdiği anne evladı kızına nasıl büyük bir hata yaptığını bilseydi, bence yapmazdı.. Kendini tam anlamıyla bilen sevgi dolu anne zaten bunu yapamaz, oğluna olan sevgisi bu anlamda gelişemez..Bunu yapan kadınlarda gördüm, maalesef mutluluğu tam anlamıyla yaşayamadı..Oğlunu büyütürken, ona; seni çok sevip örnek alırken ona bazı şeyleri neden senin gibi yapamayacağını anlatabilmektir. Eşin için, hayatında bu kadar çok sevebileceğin başka bir erkek yok diye düşünürken, sana aksini ispatlarcasına çıkıp gelen bu küçük prense için içine sığmayacak sevgi beslemek, koklamaya öpmeye doyamamak, dokunmaya kıyamamak demektir. Erkek annesi olmak… İçindeki erkeği keşfetmektir onunla. Ona en iyi dost, en iyi öğretmen, en delikanlı arkadaş, en sert koruma olmak, en sevgi dolu yollarla çözüme oluşturabilecek çözüm ortağı olmak… Onunla büyümek, onunla güzelleşmektir. Fakat olgunluk, ergenlik, erkeklik evresinde sarılıp öpememek, uzaktan sevmektir. 

Hatta bize yaşamından bir örnek vererek, anneliğin ne kadar zor ve meşaketli bir ismi olduğunu hatırlattı.. Herkes, anne olabilir ama annelik adını taşımak apayrı bir yorum..Gelelim örneğimize :) ben şahsen bayıldım ve hayran oldum bu anneye.. :))

"Oğlumu benden daha iyi hiç kimse tanıyamazla başlayan yorumuna, oğlum ilk kez aşık olmuştu, anlamıştım..Oğlumu yanıbaşıma alıp, önce aşkın ne kadar zor bir his olduğunu, üzüntüsüyle yani acısıyla tatlısıyla hayatta yaşanabilecek en büyük şans olduğunu anlattım.. 'Aşıksın, gözlerinden belli ve ben senin adına çok mutlu oldum oğlum' dedim.. Senin aşık olduğun kız benimde evladımdır.. Tanışmak isterim, bu güzel hissi yaşatan kızla dedim.. Kızla tanıştım.. Sonrasında mı uzaktan izledim.. Beni rahatlatan duygu, kendi üzerime düşeni sevgi ve saygıyla onlara sunmuştum, her ne olursa olsun ben burdayım, mesajını vermiştim.. Oğlum her şeyini benimle paylaşırdı, arkadaş gibiydik.. Doğru veya yanlış naparsa yapsın, benim hep yanında olacağımı bilirdi.. Aşkını sonuna kadar yaşa, mutlu ol veya mutsuz ama hayal kırıklıklarınızı yaşamamak için hem sen hem de sevdiğin kız, benim sizinle olduğumu bilsin..dedim..Ve nitekimde oğlumun güvenini kazanırken, oğlumun mutlu olması için üzerime düşeni yapmıştım.. Oğlumun mutluluğu için her şeyi yapardım ki yaptım da oğlum hala aşık ve çok mutlu.. Bir kızımda olmuştu.. Hem cinsimin de ona davrandığım davranışla, oğlumdan önce gelip benimle dertleşirdi. Bunu sağlayan kız annesi veya erkek annesi, evladının mutluluğu için en temel zemini sağlamış olmaktadır."

Eğer bir erkek çocuğunu, sevgiyle büyütmüşse bir anne, koşulsuz kabullenişe her türlü kol kanat gerebilecek tecrübeye gelmiştir, dedikten sonra ne kadar şanslı bir anne olduğunu mutluluk dolu sözleriyle bitirdi.

Umarım ki kesinlikle böyle olmalı! :)) Bu hayranlık uyandıran anne, benim hayatımda gördüğüm (tabi kendi annemden sonra, çünkü benzer düşünceleri çok) ikinci örneğim ve onlar gibi olmak benim idolüm olacaktır. :)

Kız annesi ise; erkek annesinden 2 kat daha fazla hassaslık gerektiren bir durum olduğunu unutmadan, kız ya da erkek farketmeden, bir annenin tam anlamıyla anne olduğunu kabullenmek zordur.. Anne, hem mükemmel eş, hem mükemmel anne, hem mükemmel bir kadın olmak zorunda.. Zaten bu üçünü mükemmellikle yapan kadınları görünce eşine, çocuğuna ve kendine bakınca anlıyorsunuz.. neyimi anlıyorsunuz; aİlede mutluluk esintileri, eşinin, çocuğunun ve kadının kariyerini nasıl etkilediğini..

Bu şekilde büyüyen çocukların içi dışı bir oluyor ve iletişimde de zorlanacakları konumlara geçemiyorlar.. Bundan, özgüven, dürüstlük, korku, cesaret, sevgi, saygı, erdemlilik gibi sözler onların her gününde varolan karateristik özellikler olmaya başlıyor.. Lütfen herkes içinden gelen güzelliklerin, geçmişinden berrakça günümüze kadar gelmesindeki nedenlerle, yaşamını güzelleştirsin. Güzelleştirmeye engel olanları, en büyük temel kaynak olan sevgiyle çözmeleri..Böylelikle yaşam bambaşka bir boyut kazanıp cennetimiz olacaktır, hiç şüphesiz..



Herkesin hayatında bu kadar güzel ve mükemmel varlıkların desteğiyle, ÇOK MUTLU OLMASI dileğiyle.. :))

Demet.

19 Şubat 2013 Salı

Aşık olan erkek, aşık olduğu kadından mı, yoksa kendinden mi korkar?


70'lerini sürerken 2003 yılında hayata veda eden Cournut, ruh sağlığının toplumsal yönüyle ilgilendiği ömrü boyunca sayısız kitaba imza atmış ve yine Fransız psikanaliz edebiyatının en önemli ödülü olan Maurice Bouvet'yi de almıştı. Bu en çok ilgi gören kitabında, erkeklerin kadınlardan neden korktuğunu, mitolojiden edebiyata, antropolojiden sosyolojiye, psikolojiden felsefeye kadar pek çok açıdan, neredeyse bir feminist titizliğiyle inceleyen Cournut, şöyle diyor: 'Dünyada sağduyudan daha fazla ve en iyi paylaştırılmış şey cinsiyet farklılığıdır. Bu farklılık erkeklerin tarih boyunca kadına hükmetmesine neden olur. Neden? Erkekler kadınları egemenlikleri altında tutarlar çünkü onlardan korkarlar!' Ona göre söz konusu korkunun pek çok çeşidi var; mesela erkekler kadınlardan, penislerine sahip olmak istediklerini düşündükleri için korkuyorlar. Ya da sadık olmamalarından çekindikleri için... Babalıklarından hiçbir zaman tam olarak emin olmadıkları için... Kadınların şeytansı, gizemli, tılsımlı olduğuna inandıkları için... Edilginliği 'kadınsı' buldukları için... Ama hangisi ağır basarsa bassın, ona göre erkekler, aslında kadınlardan gerçekten neden korktuklarını bilmedikleri için korkuyorlar! Hemen hatırlatalım: Aşağıda bazı alıntılarını bulacağınız bu teze daha başlığı görür görmez karşı çıkacak erkeklerin sayısı milyarları bulabilir; ama görüştüğümüz erkekler bunu itiraf etmekten korkmadılar..
Tatmin edememe korkusu
Kadınların cinsel açıdan gözü doymaz varlıklar olduğu ve erkeklerin onları tatmin etmede büyük güçlük çekecekleri fikri evrenseldir. (...) Ortaçağ tarihçileri yapıtlarında karıları tarafından zehirlenen bir sürü prensin öyküsüne yer vermişler, harem dairesinde mayalanan binbir çeşit büyüye değinmişlerdir (...) Tarihçiler bu korkuya görünüşe bakılırsa üstü kapalı ama varlığı bayağı hissedilen bir korku daha eklerler: 'Her akşam yatağına giren gözü doymaz şehvetini tatmin edebileceğinden emin olmadığı o Havva...'
Kadınlar şeytansıdır korkusu
Bu konu kadının kutsanmasıyla bir gidiyor, Cournut'ye göre. Meryem Ana, Laura ve Beatrice gibi azizelerin ve şehitlerin karşısında Kirke, Medeia, Erinyes, Lorelei gibi, Çılgın Mag ve hem ilk anne hem de yakıp yıkıcı Pandora olan Hint tanrıçası Kan İçici Kali gibi ne kadar da çok şeytansı kadın var! Hazreti İsa'nın kadınlara gösterdiği saygıya her zaman değiniliyor ancak Cournut onun cinsel yaşamı hakkında hiçbir şey bilinmediğinin altını çiziyor. Bu şeytansı kadın tasarımının karşısında bir de antitez var: Meryem Ana. İdeal ana-kadın. 'Yani hiç günah işlememiş, yani cinselliğe hiç bulaşmamış.' En azından o kimseyi korkutmuyor!
Penisimi istiyor korkusu
Cournut'ye göre erkekler kadınların erkeklere baktığında kendilerinde bir şeyin eksik olduğuna inandıklarına inanırlar. Kadın ne ister? Sahip olmadığı penisi! Erkekler Freud'a göre kadınların 'hadım edilmiş dişi'yi simgelediklerine inandıkları ölçüde, onların karşısında hadım edilme korkusuna kapılırlar. Bu korkuyu savmak için de kadınları niteliklerle, mücevherlerle, fetişlerle ve ayrıca annelik vasfıyla süsleyip donatırlar. Korkuyu önlemenin diğer bir şekli de kadınların cinselliğinden yararlanmaktan ibarettir. Bu yararlanma nevroz gelip de ya erkekte ya da kadında süreci aksatmadığı müddetçe iki tarafa da keyif verir. Ancak kabul edilmelidir ki her halükárda gizemli bir geri plan varlığını korur: Kadın ne ister?
Sadık değil korkusu
Erkeklerin en azından bir kadını kendilerine mal etme, ona sahip olma ya da onun tarafından sahip olunma, onunla birleşme, ona bağlanma, onu koruma konusundaki ısrarları sürer ve bu duygulara genel olarak aşk denir. Ne var ki bu aşk, birazcık bulanık olması halinde, tehdit altında değilse bile daima az ya da çok kırılganlık gösterir. Peki ama neden, her yönüyle bir huzur ortamı ve karşılıklı güven sağlanmış görünürken bile sürekli bir sadakatsizlik kuşkusu erkekleri kemirir? Bunun altında her erkeğin hayatının ilk kadınıyla yani annesiyle yaşadığı geçmiş yatar. Erkeğin kalbine bir mülkiyet duygusu kök salmıştır ama yitirilmiş bir mülkiyet; çünkü o kadın ona daha doğmadan önce ihanet etmiştir. Erkek o andan itibaren güvensizdir artık. Kendisi baba olduğunda ise anne-çocuk ilişkisinde dışlanmış olduğunu görür ve güvensizliği daha da artar. Zamanında bu anne bu çocuğa kendisiyle ihanet etmiş olsa dahi...
Herakles'in kadınlığı, Helene'in muzafferliği
Eski Yunan'da, yani Atina'da kadın yoktur, kadın yurttaş kabul edilmez. Ama muzaffer erkeklikli kahraman Herakles kendi içinde kadınlığın da olduğunun farkına varır. Kraliçe Omphale'nin dizlerinin dibinde iplik büker, onun entarisini giyer ve Nessos'un gömleğini sırtına geçirdiğinde 'bir kadın olarak acı çeker.' Erkekler Herakles'in acılı kadınlığından korkar. Helene ise en güzel ve en arzu edilen kadındır ama onca yiğit -erkek- savaşçının hayatına malolan Truva savaşı onun yüzünden patlak vermiştir. Erkekler Helene'in muzaffer kadınlığından da korkar.
Baba gerçekten ben miyim korkusu
Hamileliğin ve doğumun çıplak gerçeğinden erkekler hiçbir şey anlamazlar. İçinden önce acı, sonra mutluluk içinde küçük bir canlı varlığın çıktığı şişmiş bir karın karşısında erkekler kendi kendilerine böylesi olayların nasıl gerçekleşebildiğini sorarlar. Bilimsel yaklaşımın uyanışıdır bu; arzunun nedeni unutulur ve araştırılır. Kuşkusuz hiçbir şeyden emin olunamaz. Bu durumda erkekler anlamadıkları sürece karşılık simgeseli icat etmişlerdir. Ben bebeğe sadece bir yaşam vermiyorum, ona bir ad da veriyorum. Kendi adımı, atalarımın, kanımın, toprağımın adını. Kadınlar kadın kalsınlar ve anneler bebeklerini emzirsinler. Bundan böyle fallik düzen hüküm sürsün. Bununla birlikte, anneliğin tartışılmaz olmasına karşılık, biyolojik babalığın kaynağında, belirsizlik, kendinden menkullük, dilek, günahsız bakire hamileliği ve kutsal hukukun egemenliğine ilişkin büyüsel düşünce yatar.
Korkar ama yine de severler
Erkekler kadınlardan korkarlar ve yine de çoğu kez onları sevmekten alamazlar kendilerini, diyor Cournut. İşin bu yanı, erkeklerin kadınlarla ilişkilerinde en apaçık biçimde gün ışığına serilebilir paradokslardan biri: Aşk... Cournut, aşkın tüm hallerini, sorularını, paradokslarını anlattıktan sonra, şöyle bir sonuca varıyor: Aşk duygudur, eylemdir, doruktur, paradokslardır ve karşılıklı söylenen sözcüklerdir. Bu, çoğu kez, anlaşılmayan şeyden daha az korkulmasını sağlar...
Tehlikesiz hale getirmeye çalışırlar
Erkekler; onları kadınlara açıkça ya da sinsice egemen olmaya kışkırtan bu dişiyi şeytandan arındırmayı denemek üzere birbirlerine her zaman hikayeler anlatıp durmuşlardır: Kuramsal, bilimsel, ahlaki vs. hikayeler. Yani korkuyu setlemek ve iktidarı haklı çıkarmak üzere anlatılan, aldatıcı girişimler olmaktan öteye gitmeyen hikayeler... Hiç kuşkusuz sayılamayacak kadar çok olan bu hikayeler dünyanın her tarafında, çeşitli mitlerde, ideolojilerde ve dünya görüşlerinden sayısız biçimler altında ama ortak temeller çerçevesinde boy gösterirler.
Bunlardan da korkuyorlar:
Kadınların hayvani, vahşi bir cinselliğin ete kemiğe bürünmüş hali olduğuna inanırlar. Kadınlar cinsel doyuma ulaştığında, bunun hiçbir zaman noktalanmayacağı izlenimine kapılırlar.
Sırlara ve tılsımlara sahip, gizemli varlıklar olduklarını düşünürler.
Ölümün (ama aynı zamanda yaşamın ve 'gerçek' değerlerin) ete kemiğe bürünmüş hali olduklarına inanırlar.
Kadınlardan korkan erkekler, gerek onları ülküleştirdikleri, gerekse tehlikeli buldukları için onlara yaklaşmakta tereddüt ederler.
Erkekler edilginlikten korkarlar; çünkü edilginliğin aşırı kadınsı olduğunu düşünürler.

12 Şubat 2013 Salı

Lester Levenson ile Sedona Yönteminin Mucizesi..

Lester Levenson
Lester Levenson; yaşamın en harika hale gelmesi için teşvik eden hatta hayata meydan okuyan insandır. 1952 yılındayken, 42 yaşında olan Levenson, fizikçi ve başarılı girişimci olarak başarının en zirve noktasındayken, o mutsuz ve çok sağlıksızdı. Onun sağlık problemleri; böbrek taşları, büyümüş karaciğer, midesinde delik, yara ve ülser  yüzünden depresyondaydı. Asıl önemlisi koroner kalp hastalığı yüzünden ciddi sağlık sorunlarına sahipti. Doktoru ölümü beklemesi için evine gönderdi. Ciddi sağlık sorunlarının çözümü maalesef tıpta yoktu. Bunlara rağmen  kabul etmemeyi ve meydan okumayı seven Levenson, bazı sorularının cevabını bulmak için, geçmişine gitmeye karar verdi. Çünkü aklında olanları belirlemeye ve konsatrasyona ihtiyacı vardı. O, bunun için kişisel gelişimi araç olarak kullanarak, limitleri zorlamaya doğru yol almaya başladı.  Üç ay gibi bir süreçte heyecanla buna yoğunlaşarak geçirdi ve sonuç mu? 


Doktorların evine yollayıp ölümünü bekle dediği noktada, pes etmeyen Levenson bu 3 aylık süreçte kişisel gelişim (Sedona Yöntemi) ile sağlığına tekrar kavuştu. Bu mucize değil mi? Aslına bakılırsa,hayır! Asıl gerçek şu ki; hastalığı yaratan da ortadan kaldıran da yine biziz. Çok basit gibi görünse de Sedona Yöntemi bunu sağlıyor. Denemesi bedava! Kaybedeceğiniz bir şey olamaz nasılsa deneyin derim.. Mucize olmuş gibi, sihirli değnek değmiş gibi yaşamınızın mükemmele doğru yol aldığında, siz bile inanamayacaksınız.
Lester’in, kişisel gelişimin herhangi bir dışsal kaynağa bağlı olmadığına dair güçlü bir inancı vardı; buna öğretmenler de dahildi ve hiç kimsenin gurusu olmak istemiyordu. Fakat çevresindeki insanlar ve öğrencileri, Sedona Yöntemi sayesinde kendi hayatlarında büyük ölçüde olumlu değişiklikler deneyimlediklerinden, Lester tümüyle karşı çıksa da, onu bir guru olarak görmekte ısrar ettiler.


Böylece Lester, 1973’de, öğretilerinin bir sistem haline getirilmesi gerektiğini fark etti. Bu, başka kişilerin de bu yöntemi öğretmesini sağlayacak, onu denklemin dışında tutacaktı. Onun kişisel gelişimi sağlayan güçlü teknikleri, bir “kendin-gerçekleştir” sistemine dönüştürüldü ve buna da şimdi Sedona Yöntemi deniyor.



Lester’in öncelikle keşfettiği şey, hepimizin sınırsız varlıklar olduğumuzdu; sadece zihinlerimizde tuttuğumuz sınırlılık kavramıyla kısıtlanıyorduk. Bu sınırlılık kavramları gerçek değildi; dahası aslında gerçek olmadıkları için de kolaylıkla serbest bırakılabilir ya da boşaltılabilirlerdi. Lester edindiği deneyimle, bu tekniği kendisi için uygulamakla kalmayıp, başkalarına da öğretebileceğini anladı. Sonuçta, insanlarla çalışmaya başladı, hem küçük gruplar halinde hem de bireysel olarak.
Sedona Yöntemiyle, önce kendi içinizin berraklığına kavuşup bir su gibi yolunuzu bulup akıcılıkta huzuru bulmanız dileğiyle.. 

Bu yöntemi denemelisiniz bir deneme sürecinden sonra ne demek istediğimi anlayacaksınız.. :))
Demet.
Not: Sedona Yöntemi ilk olarak mantık dışı gelirse size veya konsantrasyonda zorlanırsanız, Eckhart Tolle'un Şimdi'nin Gücü Kitabını okuyabilirsiniz.. 
Kadınlara ek bir yazarda, Seda Diker.. "Aslında Giden Erkek Yoktur" (Gerçi erkekler içinde geçerli ama kadının kişisel gelişimine daha yakın, erkeklerde kadınları tanımak isterlerse okuyabilirler.)