29 Mart 2013 Cuma

Glory 6 Kickbox Karşılaşması Ülker Sports Arena'da!!


Glory 5 Londra maçlarını heyecanla izledikten sonra, İstanbul'daki maçları özellikle Gökhan Saki final maçını kaçırmam söz konusu bile olamazdı.. :))

Bu harika karşılaşmaların heyecanını o günden hissetmeye başladım, tarih yaklaştıkça daha da heyecanlanıyorum.. Harika maçlar, sürpriz şovlarla 6 Nisanda bu harika eventte olacağım.. :)) Detayları ve maçları sizinde bilginize sunuyorum.. :)


Tokyoda oynanan Glory ağır siklet kickbox  maçının rövanşı İstanbul’da.


Tokyo’da yapılan glory ağır siklet kicbox maçında birinicligi  semmy schilt kazanmıştı. Gökhan Saki‘nin rakiplerini nakaout etti maçda 3. olan Saki, İstanbul Ülker Sports Arena'da Daniel Ghita ile karşılaşıcak. Nisan’ın 6'sında Cumartesi akşam saat 17.45′de başlayacak maçın organizasyonunu  Ağır siklet kicxboxer Birol Topuz düzenledi.


06 Nisan 2013 Ülker Sports Arena - İstanbul
Glory World Series-6
MAIN EVENT: Gökhan Saki (Türkiye) vs Daniel Ghita (Romanya)
ANA MAÇLAR:
Murat Direkçi (Türkiye) vs Joseph Valtellini (Kanada)
Nieky Holzken (Hollanda) vs Karim Ghajji (Fransa)
Morad Bouizidi (Tunus) vs Fabiono Cyclone (Brezilya)
Flip Verlinden (Belçika) vs Ünal Ünsal (Türkiye)
Marc De Bonte (Almanya) vs Lhoucine Ouzgni (Fas)
Jonatan Oliviera (Brezilya) vs Buenung Topking (Tayland)
İsmail Uzuner (Türkiye) vs Roman Mailov (Moldava)
ALT MAÇLAR:
Ertan Balaban vs Vitali Bigdaş - MMA
Kenan GÜnaydın vs Guvanç Akiyev
Hünkar Kılıç vs Max Baumert
Muzaffer Gemici vs Samet Keser
Orhan Karaalioğlu vs Nathan Van Hof
Oğuz Övgüer vs Jhafar Wilnis
Burak Uğur vs Masovd Mineal


Sporun her dalını sevmemin yanında, sporun centilmence yapılması gerektiğini düşünecek kadar sporcu ruha sahibim.. Bu karşılaşmalarında aynı mantıkla yapıldığı düşünülünce, her dalda profesyonelce eğlenmek için takipçisi olmalıyız.. Bu dipnotu da geçtikten sonra bana heyecanlı bekleyişler..

Size de (futbol, basketbol, kickbox gibi maçlar için)centilmence takip etmek düşsün... :))

Sevdiklerinizle heyecanlı ve keyifli zamanlar geçirmeniz dileğiyle..

Demet.

13 Mart 2013 Çarşamba

Hayatta Yeni Bir Şey Daha Öğrendim..

Hayatta hep yeni bilgiye heyecanla bakan biriyim.. Her yeni bakış açısı, farklı ufuklar açar bana.. Lakin sadece iyi bilgiler beni besler, kötü bilgiler ise, daha güçlü olmamı sağlar.. Maalesef bugün öğrendiğim bilgi beni heyecanlandırmadı aksine biraz daha güçlendirdi.. Gerçi güçlü olmayı da çok seven biri değilim ama dünyamızda, kelebeklerin uçtuğu sevgi bahçesi de değil maalesef.. İç dünyam, benim olduğu için öyle gerçi o ayrı :))

Uzun zaman emek verip hatta kendinden bile fazlasıyla vererek sevgiyle işlersin sana sunulanı.. Çünkü sorumluluk duygun gelişmiştir, yeni ekilen tohumdan açılan fidanlar heyecan verir sana.. O fidanların yeşerip kocaman başarıların tebriğine koşmak içindir bu kadar emek.. Ne maddi bi beklenti ne de onore edilmek.. Sadece emek verdiklerinin karşılığında güzellikleri görmektir asıl mutlu eden. Kim beğenirse veya beğenmezse umrunda olmadan en mükemmeli sunmak istersin, sonunda yaptıklarının sonucuna bakınca, gözünde mükemmele yakın bir emek varsa odur mutlu eden.. Gerçi bu bakış açısıyla yapılan her iş etraftan da beğeni toplar, söylemeyen veya beğenisini belirtmeyenlerin, nedeninin duygusal anlamına bakmaksızın.. Çünkü insanoğlu kıskançtır, en iyisi kendisinin olmasını ister, olmayınca ortada iyi bi şey varsa iyi demek için zorlanır ya da derse de çıkarı vardır.. Kimi de egosuz beğendim diyebilir maalesef aşamadığımız özgüven sorunundan kaynaklı ya neyse.. Sonuç olarak, emek verip yapanın ortaya koyduğu şey, kendini tatmin ediyorsa, o onu mutlu eder.. Emeğin karşılığını parasal anlamda sunmak bana göre hoş olmayan bir durum olsa da hayat da böyle bi şey, geçinmek, hayat standartlarını devam ettirmek için maalesef böyle.. Ortaya sunulanın sanatsal değeri olunca, maddi değer biçmek biraz mantık dışı olduğu için bu bakış açım...

Neyse, bu sunulan emeklerin sonunda başarı grafiğini yükselten bir insanın, çevresinde de samimi ve içtence gülen yüzler görülmeye başlanır.. Hatta o kadar içten olduğunu düşünürsünüz ki dostaneliğe kadar ve sevilen, değer verilen bir insan haline getirilir.

Tabi herkesin hayatı bu kadar mükemmel gitmez, bir yerde tökezleyebilir, sağlık sorunu olabilir veya herhangi bir olumsuz bir durum.. Sizce, bu kadar emekten sonra bi kaç olumsuzluk bu başarı grafiğini düşürebilir mi? Mantık olarak hayır di mi? Ama hayat denilen, daha doğrusu hayatı bu hale getiren Napolyon'un buluşuyla gözleri parıldayan Richie Rich'ler için başarı grafiği bu safhada çok umurlarında olmaz.. Çünkü hep mükemmeli ister, hem en iyisini ister, çıkarı vardır. Çıkarının sekteye uğratırsan, harcanırsın hatta acımasızca yargılanıp hiç bile olabilirsin..

Bugün öğrendiğim bu yeni bilgi, beni hüsrana uğrattı.. Ama güç verdi, kimseye gereğinden fazla sınırlarına yaklaştırmayacaksın, sende onların sınırına fazla hat çekmeyeceksin.. Gerçi sınırlarım her zaman bellidir.. Para denilen değersiz varlık, insanı insanlıktan çıkarabiliyorsa orada durup samimiyetini tartacaksın..

Üç günlük dünyaydı di mi? Bu dünyada varettiğimiz somut şeylerin hepsi bu dünyada kalacaktı di mi? Eeee neden bu emperyalistliğe tapış.. Onun için kendi özümüzden keskin dönüşle viraj yapmalarımız.. İlla ters düze gelip elinde hiç bi şey kalmayınca mı ya da ölümlü bir hastalık bünyeye yapışınca mı anlıyoruz? Bu adaletsizliği, benmerkezcilikte Tanrıcılık oynamayı, bu haksızlığı kim sundu size? Son nefesini verirken, düşüneceğin veya söyleyeceğin neyse, her gün güne başlarken bunu hatırına getirseler belki emeğe yapılan haksızlığın bir yerden çıkacağını hatırlayıp korkarlar.. Kimse bu dünyaya çivi çakamıyorsa ya da bu dünyanın sahibi değilse, insanların içinde diğerlerinden farkı olmadığını unutmasa, belki birlik ve beraberlikle ne çok şey aşmış olacağız.. Çoğu insana sorsanız, huzuru yok.. Gülüyorum!!! Bu kadar kirli zihninizde ve yaptıklarınızda zaten nasıl huzuru bulabilirsiniz ki! Huzur denilen şey, içinizde hatta içinizin en derinlerinde gizliyse, ÖZÜNE DÖNME VAKTİ!

Hayatta en çok saygı duyulacak erdemlerden biri EMEĞE SAYGIdır.. Lütfen sevgiyle baktığımız her günde alın teriyle verilen emeğe saygı duyalım ki HUZURLU BİR YAŞAM bizim olsun!

Sevgi ve Huzurla Kalın! Unutanlara hatırlatın!

Aşağıdaki Başarıyı Aşmış İnsanlar Örnek Olsa Bize! :)



Demet.

Birazda Tiyatro Esintisi..


Inishmorelu Yüzbaşı

Şiddet ve teröre dair trajikomikliğin absürt nedenlerini güzel bi mizahla anlatan oyun, bir kedinin teröre, aşka, dostluğa, aileye karşı nasıl sert bir set oluşturur? Buyrun izlemeye gidin derim! :) Ve kesinlikle hayran olarak izlediğim oyuncu; Reha Özcan'dı.. Diğer oyuncularda iyi ama beni şaşkınlığa uğratan O oldu.. :)

Oyunun bir repliği; "Ben de tam babamı vurmak üzereydim" diyor, şiddetin kucağındaki bir ironi güzellemesi olan 'Inishmore'lu Yüzbaşı' oyununda İrlanda'nın 'maharetli', 'zeki' ve 'hınzır' kalemi David McDonagh. 

İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenen, ödül rekortmeni 'Leenane'nin Güzellik Kraliçesi' oyunuyla aşina olduğumuz Mc Donanagh'ın şiddetin ve kanın anlamsızlığını, nedensizliğini komedi yoluyla irdelediği oyunu 'Inishmore'lu Yüzbaşı', Kent Oyuncuları tarafından seyirciyle buluşturuluyor. İrlanda'da kuşaklar boyu yaşanan şiddetin ve kanın üzerine kurulu sıkı bir kara mizah olan oyunu sahneye Mehmet Ergen taşıyor. 

Büyük amaçları ve kutsal ülküleri uğruna ortalığı kana bulayan INLA örgütü üyesi Yüzbaşı Patrick, -ki bu ünvanı kendisine yine kendisi layık görmüştür!- için ölüm, işkence, baskı gündelik hayatın basit ve sıradan gerçekleridir. İrlanda'yı kurtarmaya soyunmuş Patric'in biricik dostu, sevgi beslediği tek canlı varlık ise kedisi Arap'tır. Ne var ki Patrick'in sırtını yere getirmenin yegâne yolunun kedisi Arap'ın canına kıymaktan geçtiğini 'birileri' çözmüştür. Patrick Arap'ın başına elim bir kaza geldiği/getirildiği gerçeğiyle karşılaştıktan sonra bu kez aile üyeleri, komşuları ve örgüt arkadaşlarını kapsayan bir dizi şiddet, işkence ve cinayet eylemini hayata geçirir! 

Üç cesedin parçalanıp, iki kedinin beyninin dağıtıldığı, bir adamın da kafasının rendeye tabi tutulduğu bu Tarantinovari metnin; taşıdığı ironiyi gerektirdiği ölçüde içten içe, bir sahneden diğerine doğru artan bir temponun eşliğinde ustalıkla sahneye aktarmış. Hüznün ve mutluluğun birbirinden ayrı olmadığı/olamayacağı gerçeğinin kurcalandığı 'Inishmore'lu Yüzbaşı'da, şiddet ve şiddetten doğan komedinin kıvamı yönetmence doğru saptanmış. 
Ciddi, hatta trajik bir konunun güldüren bir anlatım biçimiyle aktarımı 'kara mizah'a güzel bir örnek teşkil etmiş. Ayrıca oyunda ateşli silah kullanılmış.


 Yazan: Martin McDonagh
Çeviren: Mehmet Ergen
Yöneten: Murat Karasu
Dekor Tasarımı: Ethem Özbora
Kostüm Tasarımı: Yıldız İpeklioğlu
Işık Tasarımı: Akın Yılmaz
Müzik: O. Enes Kuzu
Yönetmen Yardımcısı: İlkay Akdağlı
Oyuncular:
Donny: Cengiz Baykal
Davey: Engin Şahin
Padraic: Reha Özcan
Mairead: Deniz Elmas
Christy: Hakan Şahin
James: Can Öztopçu
Brendan: İlkay Akdağlı
Joey: Orkun Gülşen
Sahne Amiri: Reşit Arslan 
Kondüvit: Ersin Sönmez 
Işık Kumanda: Gökhan Gülçebi

Tiyatrosuz kalmamanız dileğiyle..

Demet.

12 Mart 2013 Salı

Otello Heyacanım.. :)

Nisan ayında sahne almaya başlayacak olan Otello Bale Oyunu için şimdiden heyecan sardı beni.. Fulya Sanat Merkezi'nde, Kadıköy Süreyya Operası'nda da gösterimi başlayacaktır. W. Shakespeare'in harika eserlerinden birini okuyup izleme şansı bulamamıştım.. Şimdi keyifle izlemek için gününü heyecanla beklemekteyim.. Eserin sahnelenen konusu aşağıda mevcut olmakla birlikte, bu heyecanı benim gibi hissedenlerin izlemesini tavsiye ediyorum.. Eserini okurken o heyecanı hissetmişken, bakalım izleyince nasıl bir heyecan verecek.. :))






1. Perde
Hava kararmış akşam olmak üzeredir. Fırtına esmekte, şimşekler çakmaktadır. Kent halkı limanda toplanmış, azgın dalgalarla boğuşan gemiyi izlemekte, herkes bir fikir yürütmektedir. Sonunda gemi güçlükle limana yanaşır ve savaştan dönen Otello, askerleriyle birlikte karaya çıkar. Kendisini alkışlayan halkı selamlayıp zafer müjdesi verir ve evine çekilir. Herkes çok sevinçlidir. Sevinmeyen yalnızca iki kişi vardır. Bunlar eski yaveri lago ile soylu bir genç olan Roderigo'dur. Roderigo, Otello'nun genç ve güzel karısı Desdemona'ya âşıktır ve Otello'yu kıskanmaktadır, lago ise rütbesini alıp Cassio'ya verdiği için Otello'dan nefret etmektedir. Ayrıca karısı Emilia ile de ilişkisi olduğundan kuşkulandığı için Otello'ya iyice düşman kesilmiştir... Otello'nun emriyle şenlik ateşleri yakılır, herkes eğlenmeye başlar, lago, Roderigo'yu da ikna ederek korkunç bir plan hazırlar. Cassio'ya sarhoş olana kadar içirtir. Montano gelip Cassio'yu nöbete çağırınca, aşırı sarhoş olan genç subayı kışkırtarak amirine silah çekmesine neden olur. Montano'da silahını çekince çatışma başlar, lago, sözde araya girer, bu arada Roderigo'ya da Otello'ya haber vermesini söyler. Olay yerine gelen Otello, lago'dan olayı anlatmasını isteyince, kötü adam işine geldiği gibi anlatır. Otello büyük bir öfkeye kapılarak Cassio'dan rütbesini geri alır... Şatonun arka planda bir bahçeye açılan salonu, lago planının ikinci aşamasını gerçekleştirmek üzeredir. Gözden düştüğü için çok üzgün olan Cassio'ya, Otello'nun affını kazanabilmek için Desdemona'dan aracılık etmesinin iyi olacağını söyler. Cassio, Desdemona ile görüşmek için bahçeye gidince, arkasından alay ederek tüm kötülüğünü açığa vurur. Otello, öfke ve kıskançlıkla sarsılır, lago'nun karısı olan nedimesi Emilia ile birlikte yanlarına gelen Desdemona, masumca Cassio için kocasından af ister. Otello başının ağrıdığını söyleyince mendiliyle kocasının başını sarmak isterse de Otello, kızgınlıkla mendili yere atar. Emilia mendili yerden alır. lago karısından mendili ister, Emilia direnirse de zorla elinden alıp cebine atar. Otello kendini kaybeder, intikam yeminleri eder...

2. Perde
Şatonun salonu, lago, hain planını sürdürmekte, mendili sorması için Otello'yu kışkırtmaktadır. Desdemona tekrar Cassio'nun affı için kocasından ricada bulunur. Otello yine başının ağrıdığını ileri sürerek mendiliyle alnını sarmasını ister. Desdemona farklı bir mendil çıkarınca öfkeyle onu yere atar ve daha önce kendisine armağan etmiş olduğu öbür mendili ister. Olmadığını öğrenince de Desdemona'ya hakaretler eder ve onu tartaklar. Otello, deliye dönmüştür. Desdemona umutsuzca gidince, lago ortaya çıkar. Otello, ona derhal Cassio'yu getirmesini buyurur, lago, zaten çoktan planını yapmış, Cassio'yu çağırmıştır. Otello'ya Cassio'yu uygun sorularla konuşturacağını, kendisinin de saklanarak gözlemesini söyler. Cassio gelince lago onu işine gelen şekilde yönlendirip konuşturur. Cassio, tanımadığı birinin kendisine bir mendil gönderdiğini söyleyince göstermesini ister ve elinden alıp Otello'nun göreceği şekilde sallar. Otello, saklandığı yerde acıyla kıvranmaktadır. Dışarıdan bir top sesi duyulur. Elçiyi getiren geminin gelişini haber vermektedir, lago, derhal Cassio'yu gönderir. Ortaya çıkan Otello, artık karısının ihanetine kesinlikle inandığını, onu ne şekilde öldüreceğini düşündüğünü haykırır... Desdemona yatak odasında Emilia ile dertleşir. Otello, yavaşça odaya girer. Onu Cassio'yu sevmekle suçlar ve ihanetinin bedelini hayatıyla ödeyeceğini söyler. Desdemona'nın yeminleri ve yalvarmaları etkisiz kalır. Otello karısının boğazını sıkmaya başlar. O sırada kapı vurulur. Gelen Emilia'dır. Cassio ile Roderigo'nun çatıştıklarını ve Roderigo'nun öldüğünü bildirir. Sonra da can çekişmekte olan Desdemona'nın yanına koşar. Ama geç kalmıştır. Desdemona, masum olduğunu söyleyerek son nefesini verir. Otello onu Cassio'nun metresi olduğu için öldürdüğünü, bunu kendisine lago'nun açıkladığını söyleyince Emilia bunun imkânsız olduğunu, asıl suçlunun kocası lago olduğunu haykırarak herkesi odaya çağırır. Gerçeği öğrenen Otello, hain adamı yakalamak isterse de lago kaçar. Yaşamasının bir anlamı kalmadığını anlayan Otello, gizlediği hançerini çıkarıp göğsüne saplar. Herkes dehşet içinde kalmıştır. Otello, sürünerek Desdemona'nın yanına gelir, onu son bir kez öpmek ister, yatağının kenarına yığılır, ölür...


Kaçırılmayacak gösterimi, sevdiklerinizle birlikte keyifle izlemeniz dileğiyle..

Sevgiyle kalın!

Demet.

32. İstanbul Film Festivali..


10. UPSTREAM COLOR (GİZLİ KİMYA)


Sundance Film Festivali'nde ses tasarımında Jüri Özel Ödülü kazanan "Upstream Color" (Gizli Kimya), 2013'ün kesinlikle izlenmesi gereken filmlerinden biri. Shane Carruth'ın yazıp yönettiği filmde yaşlanmayan bir organizmanın yaşam döngüsüne kapılan iki çifti anlatıyor. Başrollerinde  Andrew Sensenig, Shane Carruth ve Amy Seimetz'in bulunduğu film şimdiden oldukça güzel eleştiriler almış durumda. Bu da filme olan merakımı fazlasıyla arttırıyor. Filmin süresi ise 96 dakika.


9. KON-TIKI


Özellikle sanat yönetimi ve kostüm tasarımıyla öne çıkan "Kon-Tiki", Norveç sinemasının önemli örneklerinden biri. Basit senaryosu ve zaman zaman inandırıclıktan uzak oyunculuklarına rağmen filmin 85. Akademi Ödülleri'nde Yabancı Dilde En İyi Film dalında adaylığı bulunması ise filmi izlemek için başlı başına bir neden. Joachim Rønning ve Espen Sandbergkon-tiki tarafından yönetilen filmin en güzel tarafı ise enfes görüntü yönetimi. Filmin süresi 118 dakika olup eleştirisini buradan okuyabilirsiniz.


8. GANGS OF WASSEYPUR
(WASSEYPUR ÇETELERİ)


Bir hintli arkadaşım tarafından ısrarla tavsiye edilen "Gangs of Wasseypur" (Wasseypur Çeteleri), Hint sinemasını yakından incelemek isteyenler için gerçekten biçilmiş kaftan. Festivalde iki bölüm halinde gösterilecek olan filmin Asya Pasifik Ödülleri'nde Jüri Büyük Ödülü bulunuyor. Anurag Kashyap'ın yönettiği film, babasının intikamını almaya çalışan Shahid Khan'ın korkulan bir adama dönüşme hikayesini konu alıyor. Genel olarak olumlu eleştiriler alan filmin tek dezavantajı ise 320 dakikalık devasa süresi. İnanın bu süre beni bile korkutuyor. 


7. DJÚPID (DERİN SULAR)


85. Akademi Ödülleri'nde ilk dokuza kalarak bu listeye girmeyi başaran "Djúpid" ingilizcesiyle"The Deep" (Derin Sular), Oscar sezonundan beri merak ettiğim filmler arasında. Baltasar Kormákur'un yönettiği İzlanda yapımı film, teknesi batan bir balıkçının dondurucu soğukluktaki okyanustaki hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Gerçek yaşam hikayesine dayanan filmin İzlanda'nın Oscar'ları olarak kabul edilen Edda Ödülleri'nde birden çok adaylığı bulunmakta. Yukarıda bahsettiğim gibi filmin ilk dokuza kalması bile bu filmi izlemek için başlı başına bir neden. Filmin süresi ise 95 dakika.


6. SOĞUK


"Yazı Tura" (2004) ile oldukça başarılı bir filme imza atmasına rağmen "Ejder Kapanı"yla(2010) hayal kırıklığı yaşatan Uğur Yücel'in yeni filmi olan "Soğuk", 2013'ün izlenmesi gereken yerli yapımlarından biri. Şimdiden beklenti oldukça yüksek ve fragman da bir o kadar başarılı."Üç Maymun"dan (2008) tanıdığımız Ahmet Rıfat Şungar'ın başrolünde oynadığı film, pavyonda çalışan üç rus kız kardeşin en küçüğüne aşık olan Enver'i konu alıyor. Özellikle görüntü yönetimi ve cinsiyet ayrımcılığına dikkat çeken konusuyla öne çıkan filmi süresi ise 105 dakika.


5. THE PERKS OF BEING A WALLFLOWER
(SAKSI OLMANIN FAYDALARI)


Yazar Stephen Chbosky'nin aynı adlı romanınından uyarlayıp yönettiği ikinci filmi "The Perks of Being a Wallflower" (Saksı Olmanın Faydaları), üst metinde liseli öğrencilerin ergenlik sorunlarını, alt metinde ise ciddi konuları işleyen başarılı bir bağımsız film örneği. Başarılı oyunculuklarıyla öne çıkan filmin başrollerinde Logan Lerman, Emma Watson ve Ezra Miller oynuyor. Alt metninde oldukça önemli konuları işlemesine rağmen bu konuları hafif bir dille işlemeyi tercih eden filmin eksik yanı da buradan kaynaklanıyor. Yine de türüne göre daha olgun bir tablo çizen film 2012'nin göz atılması gereken eğlenceli yapımlarından biri. Filmin süresi 102 dakika olup eleştirisini buradan okuyabilirsiniz.


4. LOS AMANTES PASAJEROS
(AKLIMI OYNATACAĞIM)



İspanya yapımı "Los Amantes Pasajeros" ingilizcesiyle "I'm So Excited"ı (Aklımı Oynatacağım) izlemek istememin tek nedeni yönetmen Pedro Almodóvar. Film, Mexico City'e gitmek olan bir uçağın sorunlar yaşamaya başlamasıyla alçalmaya başlaması üzerine özel sırlarını birbirlerine anlatan yolcukların komik hikayesini konu alıyor ki, bu kadarı bile filmi merak etmemize sebep oluyor. Almodóvar'ın kendine has mizahını yeniden tadacağımız filmin başrollerinde Javier Cámara, Pepa Charro ve Cecilia Roth bulunurken yan oyuncu kadrosunda ise Antonio Banderas ve Penélope Cruz bulunmakta.


3. STOKER (LANETLİ KAN)


Mia Wasikowska, Nicole Kidman ve Matthew Goode'nin başrollerini paylaştığı "Stoker" (Lanetli Kan), babasını kaybeden India'nın dengesiz annesi ve gizemli amcasıyla olan ilişkisini konu alıyor. "Oldboy" (İhtiyar Delikanlı, 2003) ile tanınan Güney Koreli Chan-wook Park'ın yeni filmi olması sebebiyle özellikle merak ettiğim filmin olumlu eleştiriler almaya başlamış olması da 2013 filmleri listesi için önemli bir yer taşımasını sağlıyor. Gerilim sevenlerin özellikle kaçırmamasını önerdiğim filmin süresi ise 98 dakika.

2. THE PLACE BEYOND THE PINES
(BABADAN OĞULA)


"Blue Valentine" (Aşk ve Küller, 2010) ile dikkatleri üzerine çeken yönetmen Derek Cianfrance'ın yeni filmi olan "The Place Beyond the Pines" (Babadan Oğula), 2013'ün en merak ettiğim filmlerinden biri. Oğluna bakabilmek için hırsızlık yapan Luke ile polis memuru Avery arasındaki kan davasını konu alan filmin başrollerinde Ryan Gosling, Bradley Cooper, Eva Mendes ve Ray Liotta bulunuyor. Şimdiden aldığı olumlu eleştirilerle 2013'ün izlenmesi gereken filmleri arasına giren yapımın süresi ise 140 dakika.


1. BEFORE MIDNIGHT
(GECEYARISINDAN ÖNCE)


"Before Sunrise" (Gün Doğmadan Önce, 1995) ve "Before Sunset" (Günbatımından Önce, 2004) filmlerinden sonra serinin üçüncü filmi olma özelliği taşıyan "Before Midnight" (Geceyarısından Önce), bu listenin zirvesinde. Richard Linklater'ın yazıp yönettiği film, Celine ve Jesse'nin ilişkisine kaldığı yerden devam ediyor. Aldığı harika eleştirilerle şimdiden 2013'ün mutlaka izlenmesi gereken filmler listesine girmeyi başaran film, ödül sezonu içinde önemli bir yere sahip.  Ethan Hawke ve Julie Delpy'nin üçüncü kere kamera karşısına geçtiği film kısaca festivalin en merak ettiğim filmi. Filmin süresi ise 108 dakika.

Yine kaçırılmayacak güzel filmler mevcut.. Sevdiklerinizle keyifli vakit geçirip filmin üzerine hoş sohbetler geçirmeniz dileğiyle..

İyi seyirler..

Demet.

Yummy Yummy Yemeklerim.. :)

UN KURABİYEM:


 Malzemeler:

3 Yumurta
1 Paket Margarin (paketin 3/2 en az)
Kakao ( 4 çorba kaşığı)
Kabartma Tozu (1 paket)
Vanilya (1 paket)
Pudra Şekeri (paketin 3/2)
Un 

Hazırlanışı:

Yumurtaları, margarini, kabartma tozu, vanilya ve pudra şekerini ekleyip iyice yoğrulur. Üzerine un ilave edilir. Un, hamurun ele yapışmayacağı kıvama kadar eklenir. Hamur hazır olunca, bir kısın kakaolu kısım için ayrılır.. Kakao ilave edilip, şekillendirilip tepsiye dizilir. 170 derecede 20-25 dakika pişirilir.

Afiyet Olsun. :)







PATATESLİ GÜL BÖREĞİ:


Malzemeler:

3 Adet Patates
1 Soğan
Domates Salçası
Kırmızı Biber
Kekik
Tuz
5 Adet Yufka

Hazırlanışı:

Patatesler rendelenir. Tavaya yağ konup soğanlar kavrulur, 
üzerine patatesler ilave edilir.. Çiğliği biraz sönünce içine 
domates salçası isteğe göre (yoğun veya az) ilave edilir.
Baharatlar ve tuzda ilave edilerek biraz ısıda pişirilir, çok fazla pişirilmeden. Yufkalar açılır ve malzemelere yerleştirilerek yatay uzunlukta sarılır. Daha sonra gül şeklinde sarılır, yarım kalan yerlere diğer yufkalarla aynı işlem uygulanır. 180 derecede 30-45 dakika pişirilir.

Afiyet Olsun.. :)














 SİGARA BÖREĞİ:

Malzemeler:

Beyaz Peynir veya Lor Peyniri
Maydonoz
Kekik
Kırmızı Biber
Yufka


Hazırlanışı:

Maydonozlar ufak parçalar haline gelene kadar kesilir, peynirin içine dökülür. Üzerine kekik ve kırmızı biber serpilir. Yufkalar, pasta dilimi gibi kesilip malzeme içine koyularak sarılır, en uç kısmı suya batılırılıp börek kapatılır.. Hazırlanan börekler kızgın yağda kızartılır..









HAVUÇLU, TARÇINLI KAKAOLU KEK:

Malzemeler:

2 Yumurta
1 Çay Bardağı Sıvıyağ
1 Su Bardağı Süt
1 Paket Pudra Şekeri veya 1,5 Su Bardağı Tozşeker 
1 Paket Kabartma Tozu 
1 PaketVanilya
1 Adet Havuç
1.5 Çorba KaşığıTarçın
1 Su Bardağı Kuru Üzüm
Paketin 3/1 Kakao
Un

Hazırlanışı:

Yumurtaları, yağı ve şekeri ekleyip mikserle karışıtırıyoruz. İçine sütü, vanilyayı, kabartma tozunu ekleyip tekrar karışıtırıyoruz. Üzerine unumuzu ilave ediyoruz. Hamur kulak memesi kıvamına yakın akıcılığa gelene kadar un ilave edilir. Biraz hamur kakao için ayrılır. Beyaz hamura, havucu, tarçını ve üzümü ilave edilip kaşıkla karıştırılır. Kek kalıbına beyaz hamur ilave edilir. Ayırdığımız biraz hamura kakao eklenip karıştırılır ve kek kalıbındaki beyaz hamurun üzerine ilave edilir. 170 derecede 35 dakika pişirilir.

Afiyet Olsun.. :))



MÜCVER:


Malzemeler:

3 Adet Kabak
300 gr Beyaz Peynir
150 gr Kaşar
Dereotu
1 Çay Bardağı Sıvıyağ
2 Yumurta
Kekik
Kırmızı Biber
Un

Hazırlanışı:

Öncelikle kabaklar rendelenir. Bir kaba alınıp içine yumurta ilave edilir.. Daha sonra beyaz peynir, sıvıyağ, doğranmış dereotu, kekik ve kırmızı biber eklenip karıştırılır. Üzerine un eklenir. İster kızartılarak pişirilir. İsterseniz daha hafif olsun derseniz, yağlanan tepsiye malzeme dökülüp, üzerine kaşar peyniri serpilerek fırında pişirilir. Fırında; 150 derecede 25-30 dakikada pişirilme işlemi yapılabilir. 

Afiyet Olsun.. :))

Bugünlük yemek tariflerim bu kadar.. Sevdiklerinizle, güzel anlarda afiyetle yemeniz dieğiyle..

Sevgiyle ve gülümsemeyle kalın..

Demet.