Herkes ilişkiye mutlu olmak için başlar.. Kimi zaman sorunlar, kimi zaman anlaşmazlıklar, zıtlaşmalar, dikleşmeler illa ki olabilecek sorunlardır. Önemli olan bu olumsuzlukları, birbirini tanıma adına olumluya çevirebilmek.. Çevirebildikçe birbirine yakınlaşma ve sağlam bağlar elde edilebilir.. Günümüzün ilişkileri maalesef kategorilere ayrılmış bulunmakta, bunu aşama aşama ele almak için bir piramit örneğiyle yazıma başlamak istiyorum;
Piramidin en alt seviyesine 'bedensel' diyoruz. Burada bir kadını sadece para ve seks ile mutlu edebileceğini zanneden, onun duygusal, ruhsal ihtiyaçlarını umursamayan, çapkınlığa meyilli erkekler (veya tam tersi kadın) ile duygusal olarak erkekten talepte bulunamayan ya da bunları alamadan aşık olup seks yaşayabilen kadınlar vardır.
Bir üst seviye 'duygusal' diyoruz. Burada birbirlerini duygusal olarak doyurabilen kişiler yer alır. Gerçek aşkı deneyimleyebilme potansiyeli vardır.
Daha yukarıda 'zihinsel' seviye bulunur. Artık kişiler birbirlerini entellektüel olarak da, saatlerce sohbet ederek besleyebilirler. Bunun için okumuş ya da kültürlü olmak gerekmez. Burada artık kalp daha da açık olduğu için, aşık olma durumu yükselir. Bu nedenle iki kişi saatlerce oturup hiç sıkılmadan zamanın nasıl geçtiğini farketmeden hatta cinselliğe hazır hale gelebilirler.
Ve en tepede 'ruhsal' seviye vardır. Burası, eşlerinizle el ele en dipten başlayıp tepeye doğru birlikte yürüyebilen, dolayısıyla gelişimleri aynı olduğu için aşklarını uzun süre koruyabilenleri tanımlar.
Beşinci kısım ise; ikiz ruh bölümüdür. Onu bulmak ise; karşılıklı iki tarafında bilinçaltındaki korkularından arınmış olup sevgiyle bakabilen çiftler için mükemmel ilişkidir.
İlişkinin piramidinin en alt tabakalarındaki durumlarda, az sevgi, çok korku ve endişeler içinde yaşarız. Gerçek sevgiyi yaşayamadığımız için, hayatımıza çektiğimiz eşler de bizim gibi korku dolu kişiler olacaktır. Bu seviyelerde, içimizdeki duygu boşlukları ve açlıklarımızı gidermeye çalışırız.
Artık bundan sonrası iki kişi arasında tutunma ve savaş oyunlarına dönecektir. Eşler birbirinden yaşam enerjilerini çalar. Saygısızlık, bencillik, aldatmalar devreye girer.
Daha vahim olan durumlar ise; daha da derine indiğimizde kimse karşısındakine, içindeki yaraları göstermek istemez. Bazıları da yaraları görmek istemez. Suçluluk hissetmeyi öğrenmiş insan, ya kendine mazlumu oynayan ya da öfkeli bir eş seçecektir ki böylelikle kendi kusurlarını örtebilsin. İşler daha da karışır, biraz uzaklaşmaya, özgürleşmeye çalışan taraf, vahşice baskı kurmaya ve duygusal olarak kontrol edilmeye çalışılır. Bütün bunlara bir de para sorunu eklenirse, para ve seks gibi etkenlerle kontrol altına alınmaya çalışılır. Buna benzer sorunlar ayyuka çıkınca, iki tarafta aralarında oluşan sevginin, bütünleşme yolundan çıkıp savaşma moduna gireceklerdir. Bilinçaltımızın korkular ve olumsuz duygularla kirlendiği ve ne kadar iyi insan olmaya çalışarsak çalışalım, yine de başkalarının kötülüğüne maruz kalabildiğimiz, 'İlahi adalet'in işlemediğini zannettiğimiz alana doğru kaymaya başlarız.. Yukarıda Allah bu oyunlara bakarak üzülmektedir. Çünkü kendi suretinden yarattığı bu varlıklara sevgi vermişken, bir türlü bütünleşememektedirler.
Çiftlerin sevgiyi kirleten noktalarından biri de; birbirlerinin çıplaklıklarını, kusurlarını, zayıflıklarını görüp yargılamaya başladıkları noktada billinçaltı kirlenmeye başlamaktadır. Daha sonra ilerleyen haklı, haksız, güçlü ve güçsüz gibi kirletilen bilinçaltına, yetersizlik, başarısızlık, değersizlik gibi kök korkular yerleşmeye başlar. Maske takmadan, aşık olduğunuz kişi karşısında savunmasızca çırılçıplak kaldığınız noktada, sevdiğiniz kişi bunu tolore edemediyse, tüm bu olumsuzluklar zincirleme şeklinde devam ederken, sevgiye yazık etmiş bulunmaktayız.
Çekim yasası, bilinçaltındaki derin duygular ve çekirdek inançlarımızla aktive olduğu noktada, çekim yasasının patronu kadın bedeni ve duygusal sistemidir. Erkek esas olarak kadınının pozitif yaşam enerjisinden faydalanarak aynı yasayı çalıştırabilir. Burada erkeğin üzerine düşen, ruhsal, zihinsel, bedensel ve duygusal olarak kadını doyurmaktır.
Kademe kademe bunu işleyen çiftlerin kuantumda olduğu gibi bakarsak; evrende 9 boyut mevcuttur.. 9. Boyut 3. göz dediğimiz ve 7. çakranın açıldığı nokta. 6. Boyut; ışık.. 5. Boyut'a indiğimizde, duygularımız oluşur. Allah'ın özü olan ve kendisinin bizzat ruhumuza üflediği 'ilahi sevgi', bu boyutta kalabilmenin tek şartıdır. Oysa ta 7. Boyut'ta temeli atılmış olan dualite yüzünden, sevgi duygusunun zıt kutbu olan 'korku' da burada var olacaktır. İnsan ruhu, duygularının bilinçaltındaki yansımaları ile hareket eder. Yaşam gerçekliğini oluşturur. Yani çekim yasası ile bilinçaltındaki korku ve sevgi payına göre çeşitli olayları hayatında meydana getirir. Çünkü Allah böyle yaratmış ve düzeni kurmuştur.
4. Boyut, bedensiz bir dünyada kocaman bir elmas olarak hayal edilebilir. Elmas, yüksek boyutlardan gelen ışığın rengini gökkuşağı gibi yansıtır. Sevgi, kendi içinde mutluluk, şefkat, affedicilik, saygı, hoşgörü, kabul, onurlandırma gibi kollara ayrılırken korkuda sevgi gibi kendi içinde kollara ayrılır.
En önemlisi, şartlar ne olursa olsun, korkulardan kurtulup sevgiyle bakabilmek ve hayattan zevk alarak yaşayabilmek olduğu çok açıktır.
Siz siz olun, bu mantıkla bakmayıp bütünleşemediğiniz, size mutluluk ve hafiflik değil de ağırlık ve suçluluk yükleyen olumsuz bakıp aşağılayan insanla olmayın.
Her zaman bilinçaltınızda sıkışmış olumsuz duygularınızı temizlemenin yolunu arayın.. Bunu karşılıklı yapabiliyorsak o daha da şahane tabi.. Mutluluğun anahtarı burada, bundan dolayı hayatınızdaki doğru insanı iyi seçin ki hayal kırıklığı yaşamayın! Her kadın kolay kolay içini açamaz, içini açmak için uğraşıp daha sonra bu değeri sahiplenmeyen insan acıdan başka hayal kırıklığı yaşatmaktan, sevgiyi de aşkı da mutluluğu köreltir.. Direk kaçın! İçinizi açmakla, hata yaptığınızı yaşatmayan insanlarla, mutlu günler dileğiyle..
Sevgi ışığınız olsun.. Kuantuma göre de, Bing Bang'leriniz, korkudan ve öfkeden değil, sevgisel olsun.. :))
Demet.