25 Ocak 2013 Cuma

Yaşama kendimce bakışım..

Yaşamak, tam anlamıyla yaşayabilmek, kaçımız bunu tam anlamıyla yapabiliyoruz?

Yaşama dair ne varsa, insanlar içinse, buyrun alttaki kelimelerin zıtlıklarıyla bakış açımızı analiz edip ruhumuza inebilelim.. İnemeyenler için takıldıkları yerde, düşünmeye başlasınlar! :)) Sonuna kadar gidebilenler, zaten sonuna geldiğinde yüzünde gülümsemeyle yaşamına devam edecektir, hiç kuşkum yok.. :))



Karanlık - Işık; 
Yaşamda acı ve tatlı yaşadığımız onca şeylerde, sessizleştiğimiz anlarda, belki de en dibi gördüm dediğimiz noktada karanlığı yaşarsınız, yaşamalı da insan ki mum ışığının, güneşe kadar geçen evrelerinde şükretmeyeli tam anlamıyla bilmeli.. Işık, her gün değil her nefeste varolması gereken özümüzdür.. Bunu bilen bilir, en dibe (öze) inebilen için hep bir ışık vardır.. Bu ışık, mutluluk, sevinç, şükretmek, enerjiyle birlikte önce kendimize sonra çevremize yaydığımız ışıktır.. Bu aslında tüm insanlarda varolan bir durum, ayrıcalık değildir..  :) Kimimiz bunun farkına varmayıp başka yönlerde sahte aydınlatmalara yönelmiş durumda.. Onlar için söyleyebileceğim bir şey yok, yaşayıp görecekleri evreleri vardır illa ki..

Yaşamak - Ölmek;
Yaşayabilmek, az önceki konuya hakim biri için hayatı yaşamak, her anını doyasıya yaşamak ne kadar haz vericidir bilir.. Kimi bunun dışarıya yansımasında, şahsa özel yorumlar yapar.. Vurdumduymaz, umursamaz, eğlencesine veya kendi dünyasına bakıyor diye bencillikle değerlendirebilir.. Bu onun içindekinin dışarıya yansıtırken kaybettiklerinin içsel tepkisi gibi kısaca; sığlıktan başka bir şey değildir. :) Şartlanmış yaşamlar için bu sığ yorum geçerlidir. Şartlanılmış yaşamda, bu olmazsa yaşamım berbat olur, şu olmazsa bundan böyle olurum gibi devam eden enerjiyi ve ışığını karartan bakış açısıdır.. Yaşamamız için verilen mucize, sadece nefesimizdir. Ne istersek isteyelim, bu yaşama sevincimizi blokaja uğratmamalı ki evrenden bize gelenlerin farkına varabilelim.. Nasılsa, bir gün bu yaşama veda edeceğiz.. Her canlı ölümü tadacaksa, ruhumu, zihnimi, kalbimi hapsetmeden, özgürce bana verilen şansı en iyi şekilde tadına vara vara yaşayabilmeliyim.. En önemlisi, ruhumun özgürce bilincime ve kalbime hükmetmesidir. Tek felsefem budur, bu konuya dair..

Zaman - An;
Zaman her şeyin ilacıdır.. Cık bana göre değil, ben zamanın benim lehime mi yoksa aleyhime mi işlediğini bilmediğim müddetçe, kös kös oturup zamanla alışmaya çalışmalıyım demeyecek kadar tez canlıyım.. Çünkü ne geçmiş, ne de gelecek belirsizlikse, ve benim bildiğim şimdiyse, şimdinin gücünü yaşarım.. İyi veya kötü her şeyi dener, yaparım.. Olmadı mı yoluma engebe koymam, yoluma devam ederim.. Benimle olan zaten, kendi yoluyla bana eşlik eder.. Kimseyi yolundan çıkarmadığım gibi, kimsenin de benim yoluma taş koymasına müsade etmem.. Hayat, benimse benimdir!

İyi - Kötü;
İyi olmak, karanlık ve ışık konusunda bahsettiğim konuları özümsemiş ve farkındalıkla yaşayan insanlar için geçerli bir tanımdır. İyi olmak, etrafa melek gibi görünüp, zihinsel kirliliklerini kötü bir olayda ayyuka çıkaran değildir.. Çok insan vardır, bakarsın; mahçup, kendi halinde, alçak gönüllü, etrafa iyilik yapmasını seven 'vay be' dersin.. Sonra bir kötü olay olur, tüm eteğindeki taşlar dökülüverir.. İyilik bu değil tabi ki.. İyi olmak bana göre, kendine nasıl davrandığına bakıp değerlendirmektir.. İlk adım buradan geçmeli bu adım sağlamsa, zaten ne zihninde yargılayabilirsin (hiçbir şart altında kim kimseyi yargılayamaz, o tamamen sert bir kalıp ve konumuza dahil değildir.) ne de eleştirebilirsin.. Güvenmek anlamında, kayıtsız şartsız teslim olmak için engel yoktur.. Kötü olmak, Özünü kaybetmiş, yargı, eleştiri, beğenmeme, kibir, insanlığı imparatorluk yapmış insanlardan geçer.. Bunlarla ilgili yorumları onlara bırakalım.. :))

Sevmek - Güvenmek;
Sevmek, herkesi sevebilirim, doğayı, hayvanları, insanları, canlı ve cansız tüm kainatı.. Çünkü sevmek, iyi enerjidir, beni mutlu kılar.. Ta ki özele kadar.. Bu durumda, sevmek benim için zor bir durumdur, güvenle eş değer.. Zor sever ama çok sever.. :)) Bununla ilgili detaya gerek yok, adı üstünde özel.. :))
Güvenmek, özü doğruysa, ışığı güçlüyse güvenmem çok zaman almaz... Ama güven, emek isteyen bir hissiyat, çoğu yarar, azı zarardır.. Güveni kıranın naparsa yapsın, adım atması çok zordur..

Sevmek, güvene paralel ya kendine ya evrene ya da etrafına.. Sevmek, ne kalple, ne bilinçle sadece ve sadece ruhla yapılırsa tüm pürüzler ve fluluk yokolur.. Bunu yapabilmek için, belli bir mertebeye varamadıysa mamafih ne yapsan boş.. Sapasağlam bir ilişki söz konusu olamaz.. Bilinçle seven, belli bir süre sonra belli bir doyuma ulaşamadığında ipin gerilme noktasına gelir, kalple seven, sadece kendi duygusallığında yaşar, en önemli noktaya gelince tıkanıp kalır, hareket edemez.. Ruhla seven için ise; ne bilinç ne de kalp etkenleri sorun olur.. Ruhu hem açtır karşısındakine, ruhunu öncesinden  kendi beslendiğinden, karşı taraftan geleni minnetle ekler içine, sonra mı hep vericidir.. Arada geçen sirkülasyon bir alış-verişe döner ve ne kesişme, ne paralellik, ne zıtlık, sadece akıcı bir çağlayan gibidir. :)) Sonsuzluk, kelimesi büyük bir kelimedir.. Bunu söylerken, bu aşamaları çoktan geçmiş olmak gerekir ki Allah Sevgi de sonsuz sevgidir.. Nefesi versen de vermesen de!

Özünüzü kaybetmediğiniz, mükemmel anları yaratmanız ve yaşamanız dileğiyle..

Demet.


Sonsuzluk içinizde varolsun ki etrafa yansıyabilsin :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder