İnsan kendini ne kadar tanır, tanıdıkça ne kadar keşfeder ve yaşamını şekillendirir...
İlk olarak ebeveynlerinden aldıklarıyla ilk tohumlar atılır, sonrasında eğitimle filizlenir, filizlenen bir ağacın büyümesi, gelişmesi ve kendini keşfetmeye başlaması sosyal çevresiyle oluşmaya başlar.. Çocukluk zamanını sevgi ve iyi bir ortamla geçiren her insanın bilinçaltı daha berraktır.. Berrak olmasıyla birlikte, hayata bakış açısı daha sevgiseldir, kısaca özü sağlamdır.. Teenage zamanı, eğitim ve sosyal uyanışla kendini bulmaya ve keşfinin yolculuğuna başlar.. Bu zamanlarda edindiği her hüzün ve sevinç, ilerki yaşlar için tecrübenin ilk adımları olmaya başlar.. 20'li ve 30'lu yaşlar arası bir insanın kişiliğinin oturması ve geçirilen evreler karakterinin oturması için en önemli zamanlardır.. Çılgınlıklar, eğlenceler, dostluklar, ilk aşklar, ilk kaybedişler, hırçınlıklar, asilikler, asiliklerin tutkusu (bende motor olarak gelişmişti :) ) ............ devam eden duyguların en tavan yapan ve en dibe düşen yaşlardır.. En güzel yaşlardan da biridir bu arada... :)) 30'dan sonrası zaten hayatı anlayıp ona göre keyfini yaşa yaşaya devam eden süreçtir..
Asıl anlatmak istediğim yaşsal evreler değil tabi ki... İnsanın tek başına yetmesi gerekir! Neden mi?
Kendini, az önce bahesettiğim konularda doyuran insan, keşfini tamamlamaya başladığı anlarda, farkındalığa varmış noktasındadır.. Bundan dolayı; ne bir insana bağımlı halde yaşar, ne de tek başına kalmaktan korkar.. Tabi ki sevdiklerimiz çok önemli arkamızı yasladığımız değerli insanlar, Allah uzun ömürler versin her zaman dileğim budur.. Kalbi iyilik ve güzellik için atan herkes içinde tabi.. :))
Bir insanın kendine yetiyor olması demek; etrafına da ışığıyla, bakışıyla, yaşam enerjisiyle de yetmesi demektir.. Mesela; tek başına uzun yürüyüşlerde meditatif rahatlama sağlayabiliyorsa içiyle, kendine keyifle yenecek bir akşam yemeği veya sabah kahvaltısı hazırlayabiliyorsa, boş zamanlarında kendinle baş başa kaldığında yeni yeni denemeler ortaya çıkartıp, onların keyfine varabiliyorsa kendinin farkındadır... Kendinin farkında olan insan, yaşama daha pozitif ve enerjik bakar.. Ne bir insana bağımlılık yükü verir ne de yaşanabilecek harika anların önüne set oluşturabilir... Çoğu kadın, moralman çöktüğü noktalarda, bir köşeye çekilip üzüntüsünü sonuna kadar yaşamayı tercih ediyor.. Tercih ederken, dişiliğin gereksinmesi olan, (kadını kadın yapan kendine hem ruhsal hem de fiziksel bakımıdır; ) ruhunu beslemeyi ve fiziksel olarak baştan aşağıya aynaya bakarken kendini iyi hissettirecek yanısmasına set koymamasıdır.. Spor, hayatın en önemli felsefelerinden biri, tıpkı (istemesende endorfin hormonu sağlar) yemek yemek, su içmek gibi benimsemeli kendi için.. Bakımlı görünmek, ne bir insan için ne de başka şartlar için, önce kendin için bakımlı olmalı insan.. Bu mantığı felsefe edinmeli..
Bir erkek veya etraftaki kişilerin takdiri veya onların onayı için bunları yapan kişi, bana göre kendine yapmış olduğu saygısızlıktır.. Çünkü kendini geliştirememiş ve farkındalığını anlayamamış insanın, yaşam evrelerinde çok başarılı olacağını düşünmüyorum.. Bu erkek içinde geçerli bir konudur.. Ben etrafımda, bakımlı, kendini bilen, yakışıklı veya güzel bir insanın bunun etrafında dönmek yerine farkında olup ağırlığını yani karakteriyle özdeşleşip bunu süsleyebilmek, paylaşılan her bir anını, sohbetini daha da keyifli yapacağı kaçınılmaz bir gerçektir... Ne demoralize ne de narsist bakış açısıyla depresif mod, olaylar dışında gelişmez ki gelişse bile olgunlukla aşılabilecektir..
Bu kadar kolay mı? derseniz tabi ki değil bu sadece dışarıya yansıtılan görünüşle ilgili.. Buradaki ince detay, dışarıya bunu yanıstılabilen insanın içine de yansıtmış olması..
Bundan dolayı her ne olursa olsun, kendimizden ödün vermememiz! Bu hayat bizimse, başlangıç gibi bitişte varsa, ying yang felsefesi gibi, doğmak gibi ölümde gerçekse, insan ne için yaşamalı? Bu soruyu her sorduğumuzda, eğer bilinçli bir cevabımız varsa, yaşam enerjimiz neye göre düşebilir.. Her ne olursa olsun, hayat her şeye ve kendimize rağmen devam edeceğini unutmamalıyız.. Ne ekersek, onu biçeriz lafı en sevdiğim laflardan biridir.. Nasıl bakarsak, nasıl baktırırsak, baktırırken göremeyenlere kendimizden ödün vermezsek, hayat her anıyla keşfetmek için bizi bekler.. Eeee bu durumda neden bekleme modunda yaşayalım ki!
Her anınızın dolu dolu keşiflerle, yeni yeni güzellikleri ve öğrenerek geçmesi dileğiyle.. Öğrendiğimiz her bir şey için ahkam kesmemek baş şart tabi!
Kibirsiz, kinsiz, nefret ve öfkeyle bakan insanlardan uzak, değerli anlar yaşamanız dileğiyle de tabi.. :))
Bugün dileklerim bol bol geldi.. Enerjiniz bol olsun.. :))
Demet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder